isaac Newton

Isaac Newton ve yerçekimi kuvvetinin bulunuşu

Tarihteki en büyük keşifler, genellikle basit gözlemlere ve olağan gündelik olaylara bağlı olarak gerçekleşmiştir. Bunlar arasında en bilindik olanı Yerçekimi kuvvetinin bulunuşu da sıradan bir gündelik olay akabinde gerçekleşmiştir. Fakat bundan bahsetmeden önce kullanıcıların en çok merak ettiği konular olan “Newton kimdir?” ve “Newton’un hayatı” gibi başlıklara değinmekte yarar var.

Newton’un hayatı

İngiliz asıllı ünlü fizikçi Isaac Newton, 1962 yılında İngiltere’nin Grantham şehri yakınlarındaki bir beldede dünyaya geldi. Çocukluk yıllarında fiziksel ve mental olarak zor günler yaşayan Newton’un ilk günlerinde hayatta kalması bile beklenmiyordu. Buluğ çağına ermeden önce doğduğu beldeye yakın olan şehirdeki King’s School’da ilköğretime başlayan Newton, okul hayatının ilk günlerinden itibaren gözleme dayalı bilime ilgi duymaya başladı.

Ailesinin geçim kaynağı olan çiftçilik mesleğine zerre ilgi duymayan Newton, gündelik çiftlik işleri ile uğraşmak yerine kendini geliştirecek entelektüel aktivitelere yoğunlaşıyordu. Gökyüzünü inceliyor, kitaplar okuyor, çevresindeki olayları anlamlandırmaya yönelik gözlemler yapıyordu. Gençlik döneminde annesinin karşı çıkmasına karşın ailesini ikna ederek üniversiteye gitmeye karar verdi. O yıllarda sadece ülkenin değil tüm Avrupa’nın en önemli okullarından biri olan Cambride Trinity Koleji’nde yükseköğretim hayatına başlayan Newton, bu dönemde akademik ve entelektüel olarak belirli konularda derinleşme şansı buldu.

Aristotales, Descartes, Boyle gibi batı felsefesinin mihenk taşı olarak kabul edilen isimlerin eserleri ile üniversite döneminde tanıştı. Bunun yanı sıra; Galileo, Kepler gibi astronomi biliminin önemli isimlerinin yapıtlarını inceleyerek yaklaşımlarını analiz etme şansı buldu. Üniversite yıllarında sonrasında çığır açacak olan bilimsel keşiflere giden entelektüel birikimin temellerini attı. Fakat tüm bu uğraşlara rağmen Newton kendini bu yıllarda ispatlama şansı bulamadı. Ülkenin en iyi okulundaki parlak gençlerin yanında dehası gölgede kalan Newton, tüm entelektüel coşkunu veba salgını nedeniyle kendini 2 yıl izole ettiği çiftlik hayatında keşfetti.

1660’lı yılların ortasında İngiltere’de patlak veren veba salgını esnasında Cambridge’te eğitim durmuştu ve Newton, kendini 2 yıl ailesinin çiftliğine kapatmak zorunda kaldı. Bu zaman dilimini entelektüel açıdan oldukça verimli geçiren Newton, astronomi ve kütle çekimi konularında da izolasyon sürecinde uzmanlaştı. İki yılın ardından tekrar üniversiteye dönen Newton, kısa süre içerisinde matematik profesörü olarak çalışmalarına da o yönde devam etti.

Yerçekimi yani kütle çekim kanunu

Newton kendini izole ettiği iki yılın ardından başarılı hayatla geri dönmüştü. Akademik alandaki mevcudiyetini kuvvetlendirdikçe özellikle matematiksel yöntemleri kullanarak astronomik gözlemler yapabilme kabiliyetini de geliştirdi. Bu noktada sanıldığının aksine Newton, yer çekimi kuvvetini çiftlikte elma ağacının altında düşen elmanın etkisiyle birden bire bulmamıştır. Ebetteki çiftlik hayatındaki bu gibi gözlemlerin onun ufkunun genişlemesinde etkisi vardır. Fakat Newton Cambridge’deki 30 yıllık kariyeri boyunca dünyanın ve ayın hareketlerini sistematik olarak incelemeye devam etti. Önemli bilim adamların eserlerini inceledi, döneminde yaşayan diğer astrologlar ile mektuplaşmalar yaptı.

Nihai olarak 1987 yılında kaleme aldığı ve tüm zamanların en önemli bilimsel eserlerinden biri olarak kabul edilen “Principia” adlı eserini yayınladı. Bu eserinde temellendirdiği evrensel bir kütle çekim yasası; sadece dünyayı değil kainattaki tüm maddeleri kapsayan bir bütünlükte ortaya konulmuştu. Newton’un bu kitabında ortaya koyduğu bilimsel bulgular ve teori, 1798 yılında Henry Cavendish tarafından çok değişkenli bir deney ile doğrulandı. Dolayısıyla Yer Çekimi Kanunu’nun bilim tarihinde ortaya konan ve evrensel bir geçerlilik gösteren ilk bilimsel yasalardan biri olduğunu söylemek doğru olacaktır.

Yerçekimi kanunu’nun tarihsel önemi

Yerçekimi kanunu, evrensel bir geçerlilik öteye koymanın ötesinde insanoğlunun maddeye ve kainata olan perspektifini de değiştirdi. Doğa bilimlerinin gözleme dayanan yöntemselliğinin güvenilir olduğunu ispatladı, kilise gibi otoritelerinin bilimsel yöntemler karşısındaki iradesini kırdı. Bunun yanı sıra, sonrasından gelecek olan Einstein gibi büyük bilim insanlarının önünü açarak İzafiyet Teorisi gibi buluşların ortaya konmasında pay sahibi oldu.

Leave a Reply